Ecr-i misil nedir?
Kardeşim kirayı vermiyor?
Ecr-i misil ne demek?
Miras kalan hissemi başkası kullanıyor? Gibi sorularınız varsa bu durumda ecr-i misil davası açmanız gerekebilir. Miras avukat ücretleri, Miras avukatı , Miras danışma hattı, miras avukatı kimdir?, İzmir miras avukatı? Gibi sorularınız varsa tarafımızla iletişime geçerek bu sorularınız cevaplarını bulabilirsiniz.

ECRİMİSİL (HAKSIZ İŞGAL) TAZMİNATI DAVASI

Ecrimisil Nedir?

Bir mal üzerinde zilyetlik hakkı bulunmayan üçüncü kişinin bu malın zilyetinden habersiz ve rızası olmaksızın o malı kullanması ve yararlanması sebebi ile hak sahibine ödemek zorunda bırakılacağı tazminata ecrimisil denir.

Özel hukuk mevzuatında ecrimisil tazminatı ve haksız işgalin giderilmesine ilişkin kanun hükümleri düzenlenmemişse de uzun yıllardır Yargıtay tarafından oluşturulan içtihatlar kapsamında ecrimisil (haksız işgal) tazminatı davası hukukumuzda kendisine yer bulmuştur. Ecrimisilin hukuki niteliği hususunda netlik ise Yargıtay’ın 08.03.1950 tarih, 1950/22 E. 1950/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile sağlanmış ve ecrimisil tazminatının haksız fiil tazminatı olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay ayrıca ecrimisil talep edilebilmesi için hak sahibinin zilyetliğinde olan şeyin haksız ve kötüniyetli zilyet tarafından işgali ile bu işgal sebebiyle bir zararın meydana gelmesi gerektiğini belirtmektedir. Yargıtay burada ecrimisilin hukuki niteliğinin haksız fiil olduğunu ifade ederken, aynı zamanda haksız zilyetlikte iade hükümleri uyarınca hak sahibinin korunmasını amaçlamaktadır.
TMK m.995 hükmünde;
İyiniyetli olmayan zilyet bakımından
Madde 995- İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.
İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.
İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.

Haksız zilyetlikte iade konusunu düzenleyen bu hüküm mevzuatımızda özel bir hüküm olarak düzenlenmiştir. Yani hak sahibi bu özel hüküm ile birlikte genel hükümlere de başvurabilecek ve hangisi lehine olacak ise istediğini tercih edebilecektir. O halde kötüniyetli haksız zilyedin hak sahibinin zilyetliğinde bulunan malı işgal etmesi ve bu işgal sonucunda zarar oluşması durumunda ecrimisil talep edilebilecektir.

2.Ecrimisilin Şartları Nelerdir?

Yargıtay uygulamasına göre ecrimisil talep edilebilmesi için gerekli olan şartlar;
Haksız bir işgal olması
Haksız işgal eden zilyedin kötüniyetli zilyet olması
Söz konusu haksız işgal sebebiyle bir zararın ortaya çıkması
Herhangi bir hukuka uygunluk nedeni olmaksızın ve hak sahibinin rızası olmadan bir malın zilyetliğinin tamamen ele geçirilmesiyle malın elde tutulması durumuna haksız işgal denir. Hak sahibinin başta hiç rızası olmadan malın işgal edilmesi veya haksız işgalden hiç haberdar olmaması veyahut öncesinde verilen rızasın son bulması yada hak sahibi tarafından verilen rızanın geri alınması şekillerinde haksız işgalin ortaya çıkması mümkündür. Ayrıca öncesinde hukuka uygun bir kullanım varken bu hukuka uygunluk sebebinin ortadan kalkması halinde de haksız işgal söz konusu olacaktır. Örneğin kiralanandan tahliyesine karar verilen kiracının kiralananı tahliye etmemesi halinde haksız işgal durumu ortaya çıkacaktır. Haksız işgal eden kişinin kusurlu olmasına gerek olmamakla birlikte gerekli şartların varlığı halinde haksız işgal durumu söz konusu olacaktır.
Ecrimisil talep edilebilmesi için haksız işgali gerçekleştiren kişinin kötüniyetli olması gerekir. Haksız işgalci eğer iyiniyetli ise kendisinden ecrimisil talep edilmesi mümkün olmayacaktır. Burada işgalcinin kötüniyetli olduğunun kabul edilmesi için malı haksız bir şekilde kullandığını veya maldan haksız bir şekilde yararlandığını bilmesi yada bilebilecek bir durumda olması gerekmektedir. Burada önem arz eden bir başka husus ise malın haksız bir şekilde işgal edildiği süreçte aynı kişinin farklı zamanlarda hem kötüniyetli zilyet hem de iyiniyetli zilyet durumunda olması halinde kötüniyetli zilyet olunan döneme ilişkin ecrimisil istenebilecektir.
Yargıtay hak sahibinin zarara uğrayıp uğramadığını hak sahibinin işgale konu yeri semerelendirme niyetinde olup olmadığına göre araştırmaktadır. Hak sahibi eğer işgal edilen yeri örneğin kiraya vermek, üstünde bulunan zeytin veya meyve ağaçlarını toplayıp kullanıyorsa vb. hallerde semerelendirme niyetinde olduğu sabit olduğundan böyle bir durumda haksız işgalin hak sahibini zarara uğratacağı açıktır.

3.Ecrimisil Talebinde Faiz ve Zamanaşımı

Uygulamada her ne kadar dava tarihinden itibaren faiz talep edilmekteyse de haksız fiil sebebine dayalı ecrimisil talebine alacağın doğduğu andan itibaren temerrüt faizi işletilmelidir. O halde haksız işgalcinin kötüniyetli zilyet olarak adlandırıldığı andan itibaren ecrimisil talep etme hakkı doğacağından bu andan itibaren faiz işletilebilecektir. Dava dilekçesinde eğer dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi talep edilirse taleple bağlılık ilkesi gereği mahkemece haksız işgalin başladığı an tespit edilse dahi dava tarihinden itibaren faiz işletilebilecektir.
Ecrimisilin hukuki niteliği hususunda doktrinde tartışmalar devam ettiğinden ecrimisil taleplerine uygulanacak zamanaşımı hususunda bir görüş birliği bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay 25.05.1938 tarihli 1938/29 E. 1938/10 K. Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ecrimisili kira sözleşmesine benzeterek ecrimisilin kira sözleşmelerinin olduğu gibi 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ifade etmiştir. Sonrasında Yargıtay yukarıda da ifade edildiği üzere 08.03.1950 tarihli 1950/22 E. 1950/4. Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ecrimisilin hukuki niteliğinin haksız fiil olduğunu belirtmişse de uygulanacak zamanaşımı süresi hakkında bir fikir beyan edilmemiştir. Bunun üzerine öğretide ecrimisile uygulanacak zamanaşımı ile ilgili bir tartışma başlamış ve TBK m.72/1 ‘’Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.’’ Maddesi ışığında haksız fiillere ilişkin zamanaşımı gündeme gelmiştir.
Tüm bu tartışmalara rağmen Yargıtay aşağıda belirtilen örnek kararda olduğu gibi ecrimisil için uygulanacak zamanaşımı süresinin 5 yıllık süreye tabi olduğunu ve dava tarihi itibari ile başlayacağını kabul etmiştir. Bu durumda beş yıldan uzun süreli haksız işgal hallerinde hak sahibinin sadece dava tarihinden geriye dönül beş yıllık ecrimisil talep edebilmesiyle haksız ve hakkaniyet sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
“Davacı vekili dilekçesi ile; muristen intikal eden taşınmazları davalının kullanması nedeniyle, müvekkilinin açtığı ecrimisil davasında; taleple bağlı kalınarak 5000-TL’ye hükmedildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; müvekkilinin, 35.714,80-TL.alacaklı olduğunun belirtildiğini; bu nedenle, bakiye 30.714,80-TL. ecrimisil alacağının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. (…) 25.5.1938 tarih ve 29/10 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca, ecrimisil davaları 5 yıllık zamanaşımına tabi ise de, bu süre dava tarihinden geriye doğru hesaplanır. Somut olayda (ek dava ile) 1.9.1998-1.9.2003 tarihleri arası için ecrimisil istenilmektedir. Dava ve birleşen davanın açılış tarihi 9.11.2006 tarihidir. Bu tarihten geriye doğru (zamanaşımı süresi olan) 5 yıllık süre hesaplandığında; 9.11.2001 tarihinden önceki döneme ilişkin ecrimisil talebi zamanaşımına uğramıştır. Ne varki, davaların açılış tarihine göre 9.11.2001-1.9.2003 dönemine ilişkin ecrimisil talebi zamanaşımına uğramış değildir. Bu nedenle, mahkemece; zamanaşımına uğramamış olan dönemle ilgili ecrimisil miktarı bilirkişiye hesaplattırılmalı ve hüküm altına alınmalıdır. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde talebin tümden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” (Y 3.HD, 26.01.2010, E. 2009/15938, K. 2010/962)

4.Birlikte Mülkiyet Halinde Ecrimisil

4.1.Birlikte Mülkiyet İlişkisi Dışında Kalan Üçüncü Kişiye Karşı Ecrimisil
Paylı veya elbirliği ile mülkiyete tabi taşınmazın üçüncü bir kişi olan kötüniyetli haksız işgalci tarafından işgal edilebilir. Paylı mülkiyette TMK m.693/3 hükmüne göre paydaşlardan her biri diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanma ve onu kullanma hakkına sahiptir. Ayrıca paydaşlardan her biri ortak menfaatin korunması için diğer paydaşları temsilen hareket edebilecektir. O halde paydaşlardan her biri malın tamamını etkileyen haksız işgal durumunun önlenmesini talep edebilecektir. Ancak ecrimisil için durum farklıdır. Ecrimisil parasal nitelikte ve bölünebilir olduğundan her paydaş kendi payı için ecrimisil davası açabilecektir.
Elbirliği ile mülkiyet halinde ise üçüncü bir kişinin haksız işgali durumunda ortaklardan her biri TMK m.702/4 hükmüne göre söz konusu işgalin önlenmesini ve ortadan kaldırılmasını talep edebilecektir. Ancak yine ortaklardan biri veya birkaçının taşınmazın tamamına yönelik diğer ortakların menfaatine yönelik olacaksa dahi ecirimisil davası açması mümkün olmayıp ortakların oybirliği ile karar alarak birlikte hareket etmeleri gerekmektedir.
4.2.Paydaş veya Ortakların Birbirlerine Yönelik Ecrimisil Talepleri
Kötüniyetli haksız işgalcinin paydaş veya ortaklardan biri olması halinde yukarıda anılan şartların yanında ‘’intifaden men’’ şartı aranacaktır. İntifadan men, bir paydaş veya ortağın hakkından fazlasını işgal eden diğer paydaş veya ortağa itiraz etmesi ve söz konusu haksız kullanımını engellemesi anlamına gelmektedir. İntifaden men yemin dahil her türlü delil ile ispatlanabileceği gibi uygulamada genellikte ihtarname gönderilmesi yoluna başvurulmaktadır.

İntifadan men koşulunun bazı istisnaları bulunmaktadır. Bunlar;
1.Ortaklık konusu maldan semere elde edilmesi
2.Ortaklık konusu malın kamu malı olması
3.Paydaşlar veya ortaklar arasında ortaklık konusu malı kullanmaya ilişkin bir anlaşma olması
4.Diğer paydaşlar yada ortaklar aleyhine önceden hukuki işlem (elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil vb. davalar açılması veya icra takibi yapılması

5.Ecrimisil Hesabı Nasıl Yapılır?

Ecrimisilin hukuki niteliği ve şartları gibi hesaplama yöntemi de yargı kararları ışığında belirlenmeye çalışılmıştır. Yargıtay tarafından ecriimisil hesaplanmasına ilişkin bir aralık belirlenmiştir. ‘’Ecrimisil, kötüniyetli şagilin ödemek zorunda olduğu en azı kira geliri ve en çoğu ise tam gelir yoksunluğudur.’’ (Y. 3.HD, 02.02.2010, E. 2009/19094, K. 2010/1233)
Ayrıca Yargıtayın kökleşen içtihatlarında; haksız işgalden doğan zararın sadece kira geliri yoksunluğu ile sınırlandırılamayacağı, bu zararın çok daha geniş olarak haksız işgal edilen malın kullanılması sonucu meydana gelen eskime, hor kullanma sebebiyle ortaya çıkan zarar ve hak sahibinin normalde elde etmesi muhakkak olan ancak yoksun kaldığı kazancın da ecirimisil hesabına dahil edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Ecrimisil bedelinin kira geliri üzerinden hesaplandığı hallerde de haksız işgal edilen taşınmazın boyutu, niteliği, yer özellikleri ile emsal taşınmazların kira ücretleri dikkate alınacaktır. Haksız işgalin birden fazla yıl gerçekleşmesi halinde de her yıl için kira geliri ayrı olarak hesaplanacak ve TÜFE artış oranı yansıtılacaktır.

6.Ecrimisil Tazminatı Talebinin Usul Hukuku Açısından Değerlendirilmesi

Ecrimisil davasının davacısı, haksız işgal edilen mal üzerinde hak sahibi olan kişidir. O halde yalnızca mal maliki değil sınırlı ayni hak sahipleri ile şahsi hak sahipleri de ecrimisil davası açabilecektir.
Ecrimisil davasının davalısı ise dava konusu malı haksız ve kötüniyetli olarak işgal eden kimsedir. Haksız işgalcinin birden fazla kişi olması halinde hak sahibi ecrimisil talebini hem tüm haksız işgalcilerine hem de biri veya birkaçına yönlendirebilir. Haksız işgalcinin yargılama esnasında vefatı halinde ise dava haksız işgalcinin mirasçılarına karşı devam eder.
Ayrıca Yargıtay tarafından “Ecrimisil davalarında husumete maruz kalmak için dava konusu taşınmazın bizzat davalı tarafından kullanılması gerekmez. Bir başkasına işgal ettirmek veya başkasının kullanımına – işgaline- rıza göstermek ya da kiraya vererek tasarruf etmek suretiyle taşınmaza el atanlar da ecrisimisille sorumlu tutulurlar.” Haksız işgale aracı olan kişilerin de ecrimisilden sorumlu olduğu belirtilmiştir. (Y. 3.HD, 20.02.2012, E. 2011/22386, K. 2012/3984)
Özel kanunlardaki ecrimisil taleplerine ilişkin istisnalar saklı kalmak kaydıyla HMK m.2/1 ‘’Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.’’ Denildiğinden ecrimisil davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise ecrimisil davası taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığından genel yetki kuralı uygulanarak davalının yerleşim yeri mahkemesidir.

7.Örnek Yargıtay Kararları

Y. 8.HD, 15.04.2019, E. 2018/3358, K.2019/4119
ÖZET:Dava konusu taşınmazlarda iştirak halinde mülkiyet bulunmakta olup; taraflar arasında evvelce görülen davalarda intifadan men koşulunun oluştuğu açıktır. Davacı, taşınmazların tamamının davalılar tarafından kullanıldığını ve kendi payına el atıldığını iddia ederek el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir. Dava konusu taşınmazların başında yapılacak keşifte; her bir taşınmazın kim tarafından ne şekilde kullanıldığının ayrı ayrı belirlenmesi, davacı tarafından kullanılan veya kullanılabilecek yer olup olmadığının tespit edilmesinden sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirdi. Yargıtay ve Dairemiz uygulamalarına aykırı olacak şekilde ve müdahale olmadığından bahisle, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Dava:Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Karar: Davacı vekili, vekil edeninin de 1/9 oranında paylı malik olduğu toplamda 13 adet parsele ilişkin el atmanın önlenmesinin ve geriye doğru 5 yıllık ecrimisilin hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir. Davalılardan … ile davalı … vekili; davanın reddini savunmuştur.Davalı …; cevap dilekçesiyle kendisinin dava konusu taşınmazların zirai ürün gelirlerden pay almadığını, diğer davalıların davacıya verdikleri zarar kadar kendisine de zarar vermiş olduklarını olası bir tazminat ödenmesine hüküm tesis edilecek ise bu tazminat ve yargılama giderinin dışında tutulmasını istemiştir. Diğer davalılar; davaya cevap vermemiş ve duruşmalara da iştirak etmemişlerdir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir. Hemen belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdanyararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır. Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 tarihli ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı) Açıklanan bu ilke ışığında somut olaya gelince; dava konusu taşınmazlarda iştirak halinde mülkiyet bulunmakta olup; taraflar arasında evvelce görülen davalarda intifadan men koşulunun oluştuğu açıktır. Davacı, taşınmazların tamamının davalılar tarafından kullanıldığını ve kendi payına el atıldığını iddia ederek el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir. Dava konusu taşınmazların başında yapılacak keşifte; her bir taşınmazın kim tarafından ne şekilde kullanıldığının ayrı ayrı belirlenmesi, davacı tarafından kullanılan veya kullanılabilecek yer olup olmadığının tespit edilmesinden sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirdi. Yargıtay ve Dairemiz uygulamalarına aykırı olacak şekilde ve müdahale olmadığından bahisle, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15/04/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Y. 3.HD, 20.02.2012, E. 2011/22386, K. 2012/3984

Ecrimisil talep edilen davalının bizzat taşınmazı işgal etmesi gerekmekmez. Nitekim Yargıtay da; “Ecrimisil davalarında husumete maruz kalmak için dava konusu taşınmazın bizzat davalı tarafından kullanılması gerekmez. Bir başkasına işgal ettirmek veya başkasının kullanımına – işgaline- rıza göstermek ya da kiraya vererek tasarruf etmek suretiyle taşınmaza el atanlar da ecrisimisille sorumlu tutulurlar.” demek suretiyle işgale aracı olan kişilerin de ecrimisilden sorumlu olacağını ifade etmiştir.

Y. 19.02.2013 T. 2011/2368 E. 2013/310 K.

Davacı, mirasbırakanları Ramazan ait kat irtifakı kurulu 1106 ada 11 parseldeki 2 nolu bölümü davalının kullandığını, anılan yerle ilgili ortaklığın giderilmesi davası açtığı gibi, payına isabet eden kira bedelinin ödenmemesi sebebi ile Kütahya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2009/1647 Esas sayılı dosyasından takip yaptığını, ancak davalının haksız yere takibe itiraz etmesi sebebi ile takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve % 40’dan aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalı, Eskişehir’de ikamet ederken yalnız yaşayan ve hasta olan mirasbırakana bakması için kardeşlerinin zorla kendisini getirerek dava konusu yerde oturttuklarını, kardeşlerinin kira almayacakları yönünde söz verdiklerini, murise baktığını, ancak murisin ölümünden sonra davalar açılmaya başlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişmeye konu taşınmazda tarafların paydaş oldukları ve ortaklığın giderilmesi davasının açıldığına ilişkin tebligatın yapıldığı 27.02.2008 tarihinde intifadan men koşulunun gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davaya konu, kat irtifakı kurulu 1106 ada 11 parseldeki 2 nolu meskenin Ramazan adına kayıtlı olup, anılan malikin 09.02.2002 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı oğlu, davalı kızı ve dava dışı oğulları Seydi A.. B.. ve Ekrem kaldıkları, davacının, davalı hakkında Kütahya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2009/1647 Esas sayılı takip dosyasından 23.02.2009 tarihinde payı karşılığı kira bedeli adı altında 5.571,26 YTL asıl alacak 2.494,46.-YTL faiz olmak üzere toplam 8.065,72-YTL üzerinden ilamsız takip yaptığı, davalı borçlunun süresinde itiraz etmesi sebebi ile 09.03.2009 tarihinde takibin durdurulduğu, 28.04.2009 tarihinde de eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır. Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı) 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar. Somut olaya gelince; evrak arasına alınan dava dosyalarından; davalı ile dava dışı mirasçıların aynı parseldeki 3 nolu bağımsız bölümün mirasbırakan tarafından A.. B..’a temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile 21.04.2006 tarihinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil istekli açtıkları davanın Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25.06.2008 tarih ve 2008/209 Esas, 2008/211 sayılı kararı ile kabul edildiği ve Yargıtay incelemesinden geçerek 17.06.2009 tarihinde kesinleştiği, yine aynı mirasçıların aynı bağımsız bölümle ilgili olarak 10.02.2010 tarihinde ecrimisil talepli açmış oldukları davanın Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.01.2011 tarih, 2010/165 Esas, 2010/283 sayılı kararı ile açılmamış sayılmasına karar verildiği, davacı A.. B..’ın da, davalı ve dava dışı mirasçılar aleyhine 3 nolu bağımsız bölüme yapmış olduğu masraflar sebebi ile 16.11.2009 tarihinde açmış olduğu sebepsiz zenginleşme davasının Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/333 Esas, 2011/273 sayılı kararı ile davanın kısmen kabul edilerek dereceattan geçmek suretiyle 17.12.2012 tarihinde kesinleştiği, öte yandan davalının, 02.04.2010 tarihli keşifteki beyanında; ”…Babam öldükten sonra aramızda dava olayları başladı. Daha doğrusu 2005 yılında Kütahya’ya geldiler. Benim burda oturmamı istemediler. Davalar açılmaya başlandı” şeklinde beyanda bulunmak suretiyle intifadan men olgusunun varlığını ikrar ettiği görülmektedir.
Hâl böyle olunca, davalı ile dava dışı mirasçıların, davacı aleyhine Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/209 Esas, 2008/211 Karar sayılı dosyasından açtıkları tapu iptali ve tescil davasının açıldığı 21.04.2006 tarihinden, eldeki davaya konu ilamsız icra takibinin yapıldığı tarihe kadar hesaplanacak ve talep miktarını da aşmayacak şekilde belirlenecek ecrimisil miktarı üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinden yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir